içinde

HavalıHavalı MuhteşemMuhteşem İnanılmazİnanılmaz

İsimlerini Mitolojik Karakterlerden Alan Psikolojik Sendromlar

Hayatın birçok alanına isim anne/babalığı yapmış olan mitoloji karakterlerinin psikolojik sendromlara da isim verdiğini biliyor muydunuz? Psikologlar ve psikoloji alanında çalışan diğer uzmanlarca incelenen ve analiz edilen hangi mitler hangi psikolojik sendromu anlatıyor gelin yakından bakalım.

Oedipus & Elektra Sendromu  

Yunan mitolojisinin en bilinen ve trajik hikayesiyle bilinen kahramanlarından biri olan Oedipus’tan ismini alır. Gelin önce bu mitte neler olduğunu kısaca hatırlayalım.

Labdakos’un oğlu Kral Laios, Güneş Tanrısı Apollon tarafından oğlu tarafından öldürüleceği kehanetini öğrenir ve bunu önlemek için eşi İokaste oğulları Oepipus’u dünyaya getirdiğinde onu olabildiğince uzakta olan bir dağa sürerler ve zavallı çocuk, bir çoban tarafından başka bir kraliyet ailesine evlat olarak verilir. Birden fazla varyasyonu olan bu mitin asıl önemli kısmına gelecek olursak, Oedipus bir gün geçmişini öğrenmek için bir kahine gider. Geçmişini öğrenemese de ileride babasını öldürüp annesiyle evleneceğini öğrenir ve bunun olmaması için sarayı terk eder. Yolda önüne çıkanlarla savaşır ve haberi olmadan babasını öldürür. Bir canavarı öldürenin kraliçe ile evleneceğini duyar ve canavarla savaşmayı denemek ister, başarılı olunca da her şeyden habersiz öz annesiyle evlenmiş olur.

Bu sendrom, erkek çocuklarının annelerine karşı duyduğu kontrolsüz aşkı yüzünden babalarını rakip görmesi durumu şeklinde açıklanabilir. Elektra sendromu ise Oedipus sendromunun ters hali gibidir diyebiliriz. Bu sefer konu, kız çocuklarının babalarına karşı duyduğu kontrolsüz aşk yüzünden annelerini rakip görmesidir.

Freud tarafından psikanaliz çerçevesinde incelenip yorumlanarak psikoloji literatüründe yerlerini almış olan bu iki sendrom/kompleks yani karmaşa hali, libido ve egonun oluştuğu dönem olarak da bilinen fallik dönemde (3-6 yaş) görülür ancak zamanla çeşitli sebeplerle ortadan kalkar. Eğer bu durum hiç değişmeden devam ederse mutlaka bir uzmanla görüşmeniz gerektiğini de belirtmek isterim.

Achille (Aşil) Sendromu 

Yunan mitolojisinin özgürlüğüne düşkün ve cesur savaşçılarından olan Achille (Aşil)’ in hikayesi çokça bilinen mitlerden biridir. İlyada Destanı’nda tanıdığımız Achille, ölümsüz olan Thetis’in ölümlü oğludur ancak Thetis, Achille’i ölümsüz yapmanın bir yolunu bulur. Yer altında olan ve suyu ile yıkanan herkesi ölümsüz kılan Styx nehrine Achille’i ayak bileğinden tutarak daldırıp çıkarır. Yok artık diyeceğiniz kısım ise tam olarak burada başlıyor. Thetis, ayak bileğinden tuttuğu için oraya nehrin sihirli suyu nüfuz edemiyor ve zavallı Achille’in ölümü de ayak bileğine saplanan bir oktan kaynaklanıyor.

Peki bu sendromun bu mitle nasıl bir bağlantısı var derseniz, Achille sendromunun diğer adına bir bakalım. Sözde yatkınlık veya gizli başarısızlık sendromu olarak bilinen bu sendrom, Petruska Clarkson tarafından yazılmış olan The Achille Syndrome kitabı ile psikoloji literatüründe yerini aldı.

Ne bu Achille sendromu diye bakacak olursak, genellikle mükemmeliyetçi ebeveynlerle yetişen bireylerde görüldüğü ile başlayabiliriz. Bu sendromdan muzdarip bireyler, çevreleri tarafından ne kadar övülürse övülsün, yaptıkları işten asla tatmin olmazlar. Başarılarının tamamen şans eseri olduğuna inanır ve bunu savunurlar. Basit sayılabilecek bir iş için bile çok fazla emek harcar ve buna bağlı olarak anksiyete yaşarlar.

Cassandra Sendromu  

Cassandra’nın kim olduğunu Yunan mitolojisinin Truva ile ilgili kısımlarına bakarsanız hatırlarsınız. Truva’nın son kralının kızı olan Cassandra, güzelliğiyle Güneş Tanrısı Apollon’un kalbini çalmayı başarır ve Apollon tarafından geleceği görme gücü alır. Ancak onunla evlenmekten vazgeçen Cassandra, Apollon’un gazabına uğrar ve bu özel gücü bir lanete dönüşür. O lanet ise, geleceği görmesine rağmen kimsenin ona kat’iyen inanmayacak olmasıdır.

Bu sendromdan muzdarip bireyler, yüksek öngörü becerileri ve sezgi yetenekleri ile gelecekte yaşanacağını hissettiği olayları çevresindekileri uyarmak amacıyla anlatırlar ancak genellikle onlara inanmayan gözlerle bakanlarla karşılaşırlar. Kendilerine inanılmadığı için olayı önlemek amaçlı hiçbir önlem alamadıkları için depresif bir ruh hali içine girerler.

Hissettikleri olası felaketler ise ne yazık ki yalnızca Cassandra sendromunun sebep olduğu sanrılardan ibarettir.

Editör: Sümeyye Özmen – 28.09.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Daha fazla yorum yükle

    Güçler Yüzükleri Dizisinin Sırları

    Bu İçeriği Okuduktan Sonra İnsanları Ellerinden Tanıyacaksınız