içinde

MuhteşemMuhteşem

Çikolatada Pembe Devrim: Ruby

Çoğumuzun severek tükettiği ve hatta tutkunu olduğu çikolata, günümüzden yaklaşık 3 bin yıl öncesinde Mezo-Amerikan uygarlıklarında, Olmekler tarafından keşfedilmiştir. Bu bitkinin bir tüylü yılan-tanrı tarafından kendilerine bahşedildiğine inanmışlardır. Mayalar bu tanrıya “Kukulkan”, Aztekler ise “Quetzalcoatl” ismini vermiştir. Mayalar, giderek kakao çekirdeklerini nasıl kullanacaklarını öğrenmiş ve M.S. 600 yılında da ilk çikolatalı içeceği yapmışlardır.

Çikolata dolu vazoya dokunulmasını yasaklayan Maya şefi

Mayalarda kralların ve zenginlerin tüketebildiği bir içecek olarak karşımıza çıkan çikolata, soylulara hitap eden özel bir üründür. Halk bu içeceği çok nadiren tüketebilmiştir. Azteklerde ise yönetici ve rahiplerin tükettiği çikolatadan rütbeli askerler ve onurlandırılmak istenen tüccarlar tadabilmiştir. Kraliyet saraylarında yoğun miktarda kakao çekirdeği depolayan Aztekler, çikolatayı Mayalardan farklı olarak soğuk bir şekilde tüketmişlerdir. Öğütülmüş kakao çekirdeklerinin içine kattıkları; mısır unu, biber ve çeşitli baharatlarla çikolatayı tatlandıran Aztekler bu içeceğe, “ekşi ve acı içki” anlamındaki “xocatl” adını vermişlerdir. Ayrıca Aztekler, kakao baklalarını para olarak da kullanmışlardır.

1521’de İspanyolların Meksika’yı fethetmesiyle, İspanyollar ilk kez Azteklerle tanışmıştır. Bu etkileşimle birlikte çikolatanın da yepyeni bir serüveni başlamıştır. 16. yüzyılda Kristof Kolomb ve Hernán Cortés’in İspanya’dan Amerika’ya yaptıkları bu yolculukta, Aztek Kralı Montezuma’nın sunduğu çikolatayı tatmışlardır. Yaptıkları keşiften altın ve kakao çekirdekleriyle ülkelerine dönen kaşifler, kraldan yapımını öğrendikleri bu yeni lezzeti kendi vatandaşlarına tanıtmıştır. İspanyollar, Aztekler’in aksine bu içeceği şekerli tüketmeye başlamışlardır.

İlk kakao ticareti, Güney Amerika’da İspanyol kolonilerinin kurulmasından yaklaşık 60 yıl sonra başlamış; İspanya sarayına getirilip benimsenmesi ise 17. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşmiştir. Sarayda bu içecek, kakao çekirdeklerinin işlenmesinden sonra içine katılan tarçın, şeker kamışı, misk, karabiber ve anason tohumu gibi baharatlarla macun kıvamına getirilerek sıcak suda eritildikten sonra içilmekteydi. Köpüklü çikolata içmek, aristokrat kadınlar arasında giderek yaygınlaşmış; Avrupa saraylarından malikânelere ve manastırlara değin geniş alanda tanınmaya başlamıştır. Hâlâ içecek olarak tüketilen çikolata, yüzyılın başında İspanya’dan ilk önce İtalya’ya daha sonrasında da Fransa, Avusturya ve İngiltere’ye ulaşmış ve 18. yüzyıl boyunca yalnızca soylu ve zenginlerin tüketebileceği pahalı bir içecek olmuştur. Bu dönemde köylülerin içkisi bira, orta sınıfın (burjuva) çay ve kahve, aristokratlarınki ise çikolatadır. Çikolata çok pahalı olduğundan her zaman olduğu gibi yine sadece zenginlere hitap edebilmiştir. Avrupa’da açılan çikolata evlerinde çikolata içmek de zamanla bir statü göstergesi olmuştur. Avrupa’da büyük ilgi gören çikolata içeceği, Yakın Doğu uygarlıklarında önemsenmemiş, Osmanlı’da ise halk uzun bir süre bu içeceğe karşı merak duymamıştır.

Osmanlı belgelerinde, 1784 yılında İspanyolların I. Abdülhamid’e sunduğu hediyeler arasında çikolata ve kahve çekirdeğinin olduğu yazar. Osmanlı toplumunda çikolata, katı halde kullanılmaya başlandıktan sonra rağbet görmüştür. İngiltere’de, Sanayi Devrimi ile birlikte kakao çekirdeğinin tozunu ve yağını ayırabilen makine icat edilerek seri üretimde kalıp çikolata yapımına başlanmıştır. Böylelikle çikolata lüks tüketim olmaktan çıkıp çocukların bile erişebileceği bir yiyeceğe evrilmiştir. 1875 yılında İsviçre’de Daniel Peter çikolataya süt tozu katarak çikolataya yeni bir soluk getirmiştir. Türkiye’de ise ilk çikolata fabrikası 1927’de İstanbul Feriköy’de kurulmuştur. (Nestle Çikolata Fabrikası)

İstanbul-Feriköy Nestle çikolata fabrikası

Çikolatanın çeşitli dönemlere ve coğrafyalara yayılan uzun soluklu serüveni, günümüzde farklı teknik ve denemelerle geliştirilmeye devam etmektedir. Çok yakın bir zamana kadar hepimizin bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üç türünü bildiği çikolataya 2017 yılında bir yenisi daha eklenmiştir. Merkezi Zürih’te bulunan Barry Callebaut şirketindeki uzmanlar, ilk kez Ruby kakao çekirdeklerinden farklı lezzet ve görünümde çikolata üretilebileceğini düşündüler. Ekvador, Brezilya ve Fildişi Sahilleri’nde yetişen bu özel kakao çekirdeklerindeki pigmentler, pembe renkli ve meyvemsi tat elde edilebilecek türde çikolata yapımını mümkün kılmıştır. İlk kez 2017 yılında bu pembe renkli kakao çekirdeğinden de çikolata üretilmiştir. Hiçbir katkı maddesi olmaksızın meyve aroması veren ve orman meyveleri tadında bir ekşiliğe sahip bu pembe renkli çikolataya yakut anlamına gelen “Ruby” adı verilmiştir. Ruby’i tadanlar, damakta beyaz çikolata yumuşaklığında, hafif mayhoş ve yaban mersini, ahududu tadı aldıklarını belirtmekte.

Ben de Ruby’i ilk kez geçen yıl, Mudanya’nın en sıcak ve tek butik çikolata üreten işletmesi Chi Cafe’de tatmış ve müptelası olmuştum. Gördüğüm ve tadına baktığım anda büyük bir şaşkınlık yaşadığımı ve tadına bayıldığımı hatırlıyorum. O gün bugündür Chi’de erkenden tükenmediyse pakete ilk doldurduğum çikolatadır kendisi.

Peki siz bu eşsiz lezzeti deneyebildiniz mi?

Editör: Astropower – 09.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Yazar

Moonlighter tarafından yazıldı

Makale YazarıYorumcuÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Daha fazla yorum yükle

    Soul Catcher 2025 İmplantları Gerçekten Uygulanacak Mı? Ölümsüz Olmaya Az Mı Kaldı?

    Vincent van GOGH: The Starry Night