içinde

MuhteşemMuhteşem

Korkular, Kuşkular, İhtimaller

Bu yazıyı yazmaya ilk niyetlendiğimde korkularımız üzerine konuşuruz diye planlıyordum.

Sonra,

Kalem, kağıdın üzerinde gidip geldikçe fark ettim ki bütün korkuların temelinde yatan başka bir şey var ve biz onu konuşmadan korkular üzerine söylediğimiz her şey lafıgüzaf olarak kalacak.

Bütün korkularımızı besleyen kuşkularımızdan bahsediyorum.

Hayatta hepimizin, bir nefeste sayabileceği onlarca korkusu vardır eminim. En “cesur” olanlarımız bile, belki duygusal belki fiziksel birçok korkuyla sürdürür ömrünü.

Mesela ölmekten korkarız, yaşamaktan korkarız, yaşayabileceklerimizden veya yaşayamayacaklarımızdan da korkarız, kaybetmekten, sevilememekten, kandırılmaktan korkarız, yeri gelir kediden, köpekten, yılandan korkarız.

Hiçbir zaman emin olamayız; ne kadar yaşayacağımızdan, ne zaman öleceğimizden, ne kadar sevildiğimizden veya karşımızdaki kişinin bize karşı dürüst olup olmadığından.

Her insan bilmek ister, arkasını döndüğünde olabileceklerin endişesiyle yaşamak yerine, gönül rahatlığıyla devam edebilmek ister yoluna.

Güvenmek, emin olmak ister; sevildiğinden dürüstlükten, tüm yaşamından.

Bazen bir kapı aralık kaldığında bir duygu kemirir içini. Hiçbir zaman cevaplandıramadığı sorular karşılığını “acaba”lar, “belki”ler ve “yoksa”lar ile doldurmaya başladı mı, kişinin ruhu da zehirlenmeye başlar.

Kuşku, kaygıyı, kaygı da korkuları besler ve bazen aslında var olmayan şeyler, sırf bizim  anksiyetelerimiz ve buna bağlı olarak ortaya çıkan eylemlerimiz yüzünden gerçekleşir.

Stefen Zweig’ın, “Korku”  kitabında anlattığı bu duygu,
Bir insanın, bir olay karşısında duyduğu emin olamama duygusu veya güvensizlik duygusu.”
diye kavramlaştırılır sözlükte.
Kitapta, eşine sadakatsizlik yapan bir kadının, eşi tarafından “korku ve şüphe” ile cezalandırılmasını anlatır Zweig. İhanetinin ortaya çıkmasından endişelenen genç kadın, günlerini şüphe ve korku ile geçirirken eşi zaten tüm gerçeği bilmektedir. Ama onu kendi korkularıyla cezalandırır,  bildiğini söylemeyerek ve kadının korkularını besleyecek hamleler yaparak her gün işkence çekmesini sağlar.

Bana kalırsa (görünen o ki Zweig de benimle aynı fikirde) bir felaketin ihtimali ile yaşamak, o felaketin gerçekleşmesinden çok daha yıkıcıdır.

Kuşku, hepimizin hayatlarında bir şekilde kendisine bir yer bulurken, en güzel anları zehir edip sonsuz bir kuyunun içinde durmadan düşüyor hissi uyandırabilir. Bir kere bir şeyi “zan”netmeye görsün insan, her bir ihtimal başka bir ihtimali doğurur ve günün sonunda tüm kurgulara gerçekmişçesine kaptırır kendisini.

Oysa…

Hayatta her şeyin ihtimaller dahilinde olduğunu kabul etmek gerekir. Kötü olan da iyi olan da mümkündür ama gerçekleşmediği sürece somut bir gerçek değildir. Belki kötü bir olayı yaşamak o an ile sınırlı kalırken, kötü bir olayın ihtimali ile yaşamak, tüm bir yaşamı ele geçirip bir rüyayı, kabusa çevirebilir.

İnsan, gerçeklerle yaşamalı,  gerçek varsaydıkları ile değil.

Editör: İlkem Baydarlı – 13.07.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Katılımcı

Rojin Dündar tarafından yazıldı

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Saçların Tarumar

    Zeka Türleri