içinde

MuhteşemMuhteşem İnanılmazİnanılmaz

Aşk-ı Memnu üzerine

Aşk-ı Memnu…

İlk olarak 1899-1900 yıllarında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen, 1901 yılında ancak kitap haline getirilen, Halid Ziya’nın üzerine en fazla konuşulan ve belki de Mai ve Siyah ile beraber en fazla incelenilen romanlarından biri. Halid Ziya’nın toplumsal kaygılardan uzak, ağır bir dille toplumun alt tabakadan kopuk, lüks ve şatafat içinde yaşayan  grupları anlattığı bu roman yayımlandığı dönem hakkında da pek çok ipucu vermekte. Bu yıllarda yaşanan sansür uygulamalarının yazarlar üzerindeki etkisinin bir ispatı niteliğinde Halid Ziya, dönemin siyasi konularından uzak, daha bireysel ve kişilerin iç dünyasını anlattığı, “aykırı” karakter portreleriyle edebiyatımızda güçlü bir nefes olmuştur. Aşk-ı Memnu, Türk edebiyatında ilk gerçek roman olarak nitelendirilir. Bu konuda  Güzin Dino, Türk Romanının Doğuşu kitabında Aşk-ı Memnu ile birlikte “gerçek romanın ortaya çıktığını” söyler.

Halid Ziya, bu romanı kaleme alırken karakter yaratma aşamasında çevresini gözlemlemiş ve etrafındaki tiplerden ilham almıştır. Yazıldığı dönem açısından önemi burda başlar. Aşk-ı Memnu, o dönemin İstanbul’u, varlıklı halkı, yaşayış şekilleri, kendi içlerindeki adetleri, kopuklukları, ve yaşadıkları hakkında bir belge niteliğindedir. Nitekim Halid Ziya’nın Suut Kemal Yetkin’e yazdığı bir mektupta: “Aşk-ı Memnu yazılırken İstanbul’un muayyen muhitlerinde, hususiyle Boğaziçi’nde, Melih Bey Takımını andıran aileler vardı.” der ve ekler: “…Bunları tebellür ettirecek bir mecmua çıkarmak için muhayyilesini kamçılamak kafiiydi.

Mesela eserin başlıca şahsiyetlerinden olan Behlül, benim hususiyetlerini tanıdığım bir iki, belki de iki üç gençtir, filan falana  az çok benzer, fakat filan değildir. Firdevs Hanım ve kızları, hele Nihal ve babası, bunlar da öyle. Vakaya gelince… o tamamıyla hayal mahsulüdür.” (Yetkin, 1948; Akt.: Önertoy, 1995:185)

Bu noktada Halid Ziya’nın karakter yaratma sürecinde çevresindeki aydın ve zengin aileleri gözlemlediği ve bu gözlemler sonucu karakterlerini yarattığı anlaşılmaktadır. Halid Ziya, sansür baskısına rağmen eserinin yayımlanma sürecinde hikayenin ve karakterlerin halka olan uzaklıkları ile ilgili çok fazla eleştiriye de maruz kalmıştır. Örneğin Ahmed Hamdi Tanpınar “Halid Ziya Uşaklıgil (Mai ve Siyah ve Aşk-ı Memnu)” adlı yazısında eseri “dışarıya kapalı, bütün insanların birbirine çift alakalarla bağlı bir ailenin dramı” olarak nitelendirir. “bu insanların hakikaten etrafındaki hayatla alakası azdır.” (290)

Halid Ziya şüphesiz bu dış dünyaya kopuk, bireysel dünyalarını yaşamaya meyilli, zaman zaman kıskanç, şehvet sahibi ve en önemlisi yalnız karakterleri tüm çıplaklığıyla yansıtma konusunda başarılı da olmuştur. Roman konusunda Halid Ziya’nın kendi çevresine yönelik yaşadığı etkilenmenin ilginç bir kanıtı da romandaki evin küçük oğluna verdiği Bülent adını, kendi oğluna da vermiş olmasıdır. Oğlu Bülent Uşaklıgil “…Aşk-ı Memnu’dan söz ederken, bilmeyenler vardır. Bülent adı, babamın buluşu olarak ilk defa bu romanda isim şeklinde kullanılmıştır. Üç yıl sonra ben doğunca bu adı bana vermiş.” Sözleriyle anlatır.

Aşk-ı Memnu’da her karakter aynı duyguları farklı noktalardan yakalayarak yaşamıştır. Yalnızlık tüm yalı için ortak temadır, adeta herkesin üzerinde kara bir bulut gibi gezinen bir duygudur, ancak her bir yalı sakini bu duygu bulutuna farklı şekilde yakalanmıştır. Adnan Ziyagil’in yaşadığı yalnızlık eşini kaybetme sürecine özeldir, daha dışsaldır ve Adnan’ı “bütün” olma özlemine iter. Bihter yalnızlıkla yalının hanımı olduktan sonra tanışır, aradığını bulamaz ve bu yalnızlık onun ruhundaki karanlık odaları aralamasına sebebiyet verir. Bihter’in kendi yalnızlığıyla yüzleşme süreci tamamıyle acı ve ıstırap vericidir, bütün sorunlarını, zayıf noktalarını yüzeye çıkarır ve kendi varlığına son vererek süreci tamamlar. Behlül’ün yalnızlığı ise onun görmek istemediği bir konumdadır, yalıda bir aileyle büyümüştür ama aileye karşı aidiyet hissi yoktur, bir bağlılık geliştirememiştir.

Aileye olan içsel uzaklığı ve aitlik hissedebileceği bir yer arayışı onu hovarda, günü kurtarmalık bir yaşam tarzına itmiştir. “O hakikatte hiçbir şeyden eğlenmezdi. Bütün eğlence yerlerine koşardı, bütün gülünecek şeyleri arardı, ihtimal herkesten fazla gülerdi, fakat eğlenir miydi?” (Uşaklıgil,111)
Behlül karakteri için eğlenmek, gezmek, muhabbetler etmek elzemdir, kadınlar “çiçek”tir ve kendisi koklayabildiği kadar çiçek koklamalıdır. Bunda bir yanlışlık bulmaz. Bu uğurda yapamayacağı şey yoktur. Ve hatta Bihter’in evli olan kız kardeşi Peyker’e yanaşmakta dahi bir sorun görmez.
“Şimdi, her türlü tehlikeyi gözüne kestirerek Peyker’i oradan, ensesinin şu gölgeli noktasından öpmek için Behlül öyle bir ihtiyaç hissediyordu ki buna cesaret edemezse kendini hemen orada ölüverecek zannediyordu.” (Uşaklıgil, 175)

Bihter ise güzel, yetenekli, genç, alımlı bir kadındır Hayatındaki anne figürü ile travmatik bir ilişki içinde olan Bihter’in durumu Jung’un “olumsuz anne kompleksi” ile açıklayıcı bir şekilde ifade edilebilir. “Nasıl olursam olayım, annem gibi olmayayım!” (Jung, 2015:30)  Bihter’in ölüm anına kadar kaçındığı bu yüzleşme, onun “Firdevs Hanım’ın Kızı” kimliğine karşıdır. Bunu kabulü mümkün olamayacağı gibi, varoluşuna son vermeyi bu kabullenişten yeğ bulmuştur. Firdevs Hanım’ın kızlarına, onların gençliklerine ve güzelliklerine olan haseti, onları kendine adeta rakip bellemesi, erkeklere karşı her daim işveli davranabilmesi Bihter’in gözünde annesini “ahlaksız ve düşük” bir kadın haline getirir. Ve Adnan Bey’in karısı olunca bu ahlaksız kadının kızı sıfatından, Melih Bey Takımı’ndan arınacağına inanır. “Melih Bey Takımı unvanı ailenin bütün ruhi tarihini rumuz ve şümulile telhis ve icmal eder bir ifade vüsatine maliktir.” (Uşakligil, 4)

Saygın, zengin ve annesinin talip olabileceği bir adamla evlenmiş olan Bihter için bu evlilik öncelikle kıskanç annesine karşı kazanılmış bir zafer niteliği taşır. Bihter izdivacıyla en çok kendisine, annesi gibi bir kadın olmadığını kanıtladığını düşünür. “…Peyker’in manalı bir kelimesi, Bihter’in insafsız bir tebessümü güya bu iki genç vücudun gençlik muzafferiyetini hala genç kalmak isteyen bu validenin harap ve fersude 45 senesine çarpardı.” (Uşaklıgil, 20)

Adnan Bey ile olan evliliğinin onu Firdevs Hanım’ın kızı olmaktan kurtaracağını zanneder ancak onu Firdevs Hanım’ın kızı sıfatıyla yüzleştiren olay da bu evlilik neticesinde meydana gelir.
“Lakin Adnan Bey ile izdivaç demek Boğaziçi’nin en büyük yalılarından biri; o önünden geçilirken pencereden avizeleri, ağır perdeleri, oyma Louis Xv ceviz sandalyeleri… beyaz kikle maun sandalı fark olunan yalı demekti.” (Uşaklıgil, 44) Ancak yalıya yerleştikten sonra gerek ev halkından gerek yaşlı kocasından beklediği hiçbir şeyi elde edemediğini fark ettiğinde Bihter, kendisini tanımaya ve karanlık yönleriyle  yüzleşmeye başladığı bir sürecin kapısını aralar. Behlül bu konuda sadece bir simgedir, Bihter’in mutsuz evliliğine, aradığını bulamamasına, hayal ettiği zenginlik ayaklarının dibinde olmasına rağmen içinde büyüyen ve durmak bilmeyen tutku arayışı, yalnızlık hissi sonucu ve en mühimi annesine karşı kendisini hep duvar zannederken aslında bir ayna olduğunu fark etmesi konusunda bir aracıdır. Birbirlerine olan bağlılıkları birbirlerinden bağımsız bireysel sorunlarıyla ilgilidir. “Bunu yapmayacaktı, Bir Firdevs Hanım’a benzemeyecekti.” (Uşakligil, 210)

Adnan’ın eşini kaybetmesinden gelen yalnızlığı, Bihter’in annesine karşı hep bastırmaya uğraştığı yalnızlığı, Behlül’ün aileye karşı olan yalnızlığı… Yalnızlık, adeta bu yalının üzerinde gezinen kara bir buluttur. Ancak biri o bulutun gölgesinde kalırken, diğeri yağmuruna yakalanmıştır…
“Lakin, Yarabbi! Anlasanıza, ölüyorum…” (Uşaklıgil, 486)

Jung, C. G. (2015). Dört Arketip, İstanbul: Metis Yayınları.

Uşaklıgil, H. Z. (1987). Kırk Yıl, İstanbul: İnkılâp Kitabevi.

Dino, G. (2008). Türk Romanının Doğuşu, İstanbul: Agora Kitapevi.

Aksoy, S.E. (2004).  Aşk-ı Memnu’da Cennet İmgeleri. (Yüksek Lisans Tezi). Bilkent Üniversitesi/Türk Edebiyatı Bölümü, Ankara.

Uşaklıgil, H.Z. (2016). Aşk-ı Memnu. Alter Yayınları: Ankara.

MozartCultures

Editör: Beyza Nur Oruç – 22.06.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Taraftar

Nisa Kuvvetli tarafından yazıldı

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Günlük rutinini söyle sana hangi çizgi film karakteri olduğunu söyleyelim

    Instagram Reels | Popüler 10 Şarkı